harîrî’nin makamat’ının ön sözü

Allahım! Bize sağanak halinde gönderdiğin nimetlerden ve kusurlarımızı örttüğünden ötürü sana hamdettiğimiz gibi; açık ve düzgün konuşmayı bize öğrettiğin, anlatmak yolunu kalbimize ilham ettiğin için de, sana hamdederiz. Pelteklik ve tutukluktan, konuşamamak rüsvâlığından sana sığındığımız gibi; saçmasapan söylemekten, güzel ifade edememekten de sana sığınırız.

Allahım! Kusur bulucuların küçümsemelerine karşı bizleri korumanı dilediğimiz gibi; öğdüklerimiz hakkında ileri gitmekten ve hakikati söyleyememekten de bizi korumanı dileriz. Tehlike yerlerine ayak bastığımızdan ötürü, suçlarımızın bağışlanmasını niyaz ettiğimiz gibi; arzularımızın bizi şüpheli yollara düşürdüğü için de, bağışlamanı niyaz ederiz.

Allahım! Senden, bizi doğru yola iletecek bir uyanış, bir hidâyet, hak için çarpan bir yürek, sadeketle süslenmiş bir dil, delili kuvvetli bir nâtıka, hakikatten ayrılmayan bir görüş, nefsin arzularını kıracak bir irade, kendisi ile onurun ne olduğunu bilinir bir duyuş, bir kalp gözü isteriz.

Allahım! Senden bizi irfana kavuşturacak bir hidâyet ihsan etmeni, hakikatleri ortaya dökmekten bize yardımcı olmanı, işittiklerimizi yanlış söylemekten bizi korumanı, lâtife edeyim derken işi münasebetsizliğe dökmemize mâni olmanı yalvarırız; ki bu suretle lisan mahsullerinden bir zarar görmeyelim, sanatlı sözün getireceği tehlikelerden emniyette kalalım. Suç duraklarına gitmeyelim, pişmanlık getirecek yerlerde durmayalım, üzüntü verecek, ağır sözler işittirecek durumlarla karşılaşmayalım ve bilmeyerek başımızı derde sokup da kurtuluş kapılarına sığınmayalım.

Ebû Muhammed Kāsım b. Alî b. Muhammed el-Harîrî (Doğumu : 446/1054 Basra – Ölümü 516/1122, Basra)

el-Maķāmât* : Toplumdaki eksiklik ve çelişkilere dikkat çekmek amacıyla, Ebû Zeyd es-Serûcî adlı hayalî kahraman adına uydurulmuş maceraların râvi rolündeki Hâris b. Hemmâm’ın dilinden akıcı bir üslûpla anlatıldığı nazım-nesir karışımı bir eserdir. Birçok yazma nüshası bulunan el-Maķāmât Paris (1819, 1822), Londra (1897-1898), Bulak (1266/1849), Kahire (1267/1850), İstanbul (1288/1871) ve Beyrut’ta (1290/1873, 1965) defalarca basılmış; Türkçe, Farsça, İngilizce, Fransızca, Almanca ve Latince’ye tercümeleri yapılmıştır.